Cinerror.tr.gg sinemanın tek adresi Powered By uLtimate bLaz3
   
  CİNERROR
  En İyi Korku Yazarları
 
En İyi Korku Senaristleri

1.Wes Craven(Elm Sokağı)                                                   
2.Stephen King(Korku Evi)
3.James Wan(Testere)                                                                        En İyi 3
4.Marcus Dunstan(Testere 4)                                                           1.Wes Craven
5.Biray Dalkıran(Araf)                                                                         2.Stephen King
6.Hasan Karacadağ(Dabbe)                                                              3.Biray Dalkıran  
7.Patty Jenkıns(Canavar)
8.Eli Roth(Hostel 2)
9.Thomas Harris(Hannibal Doğuyor)


Wes Craven Wes Craven Kimdir? 

"Elm Sokağında Kabus" ve "Çığlık" gibi korku filmleriyle tanınmış ABD'li yönetmen ve senarist.

Wes Craven, 2 Ağustos 1939'da Amerika Birleşik Devletleri'nin Ohio eyaletinde dünyaya geldi. Wheaton Üniversitesi'nde yazarlık ve psikoloji okuduktan sonra John Hopkins Üniversitesi'nde yazarlık seminerlerine katıldı ve bu üniversiteden master yaparak mezun oldu. Sinema sektöründe ilk işine New York'da ses teknisyenliği yaparak başladı. Bu dönemde daha sonra karısı olacak Bonnie Broecker ile tanıştı. Wes Craven'nin yönetmenliğe ilk adımı 1971 yılında Sean Cunningham'la beraber "Together" filmiyle başladı. Ardından ilk filmi "The Last House on The Left"i 1972 yılında tamamladı. Yönetmen daha ilk filmi ile tarzını belli etmiş ve korku sinemasının değişmez isimlerinden biri olacağını göstermişti. Filmin yakaladığı başarının ardından 1977 yılında "Hills Have Eyes" adlı filmi çekti. Bu film ile Sitges Film Festivali'nde eleştirmenlerin beğenisini topladı.


Yönetmenin asıl çıkış yapması 1984 yılında "Fredy Krueger" ismi ile bütünleşen serinin ilk filmi "A Nightmare on Elm Street"(Elm Sokağında Kabuslar) ile oldu. Johnny Depp de bu filmdeki rolüyle daha sonra çıkış yapacaktı. Serinin diğer 7 filminden sadece 2'sinin yönetmenliği yaptı.
Bu başarısının ardından 1985 yılında "Hills Have Eyes" serisinin ikincisini yönetti. Korku sinemasının en popüler olduğu bu dönemde artık kalsikler arasında yerini almış "The Serpent And The Rainbow" adlı filmi çekti. 1995 yılında başrolünde Eddie Murphy'nin yer aldığı "Vampire in Brooklyn"nin yönetmenliğini yaptı.
1996 yılında ilki çekilen ve Wes Craven adı ile bütünleşen "Screem" serisinin ilk filmini çekti. Gişede inanılmaz bir hasılat yapan filmin 1997 ve 2000 yılında çekilen devam filmlerinde de aynı yönetmen ile çalışıldı. Wes Crevan, en son 2006 yılında 20 yönetmenin ortak çalışması olan ve Paris'i anlatan "I Love You Paris" adlı çalışmada yer aldı.

  Steven Spielberg
Kimdir?

Hollywood tarihinin ticari anlamda belki de en başarılı isimlerinden biri olan Steven Spielberg, 18 Aralık 1946’da Cincinnati, Ohio’da, elektrik mühendisi bir baba ile piyanist bir annenin oğlu olarak dünyaya geldi. Ömrünün tamamına yakınını sinema ile iç içe geçiren Spielberg, ilk kısa filmlerini henüz küçük bir çocukken çekti.
12 yaşında senaryolu ilk amatör filmini çeken küçük yönetmen, bir yıl sonra çektiği 40 dakikalık savaş filmi “ Escape to Nowhere ” ile bir ödül bile kazandı. 16 yaşında 140 dakikalık bir bilim-kurgu olan “ Firelight ” üzerinde uzun süre çalıştı ve filmin yaşadığı yöredeki bir sinema salonunda gösterilmesini sağladı.
Ardından sinema okumak üzere California State University’ye giden Spielberg, 1969 yapımı “ Amblin’ ” isimli kısa filminin Atlanta Film Festivali’nde gösterilmesiyle dikkatleri üzerinde topladı. Film o kadar ilgi çekti ki, sonuçta henüz 20 yaşında mesleğe yeni adım atan bir isim olsa da, TV yönetmeni göreviyle Universal-MCA ile yedi yıllık bir kontrat imzaladı.
Televizyondaki ilk başarısını Rod Sterling’in “ Night Gallery ”sinde Joan Crawford’un yönetmenliğini yaparak elde eden etti. 1971 yılında yönetmenliğini üstlendiği ve Dennis Weaver’ın rol aldığı “ Duel ” televizyon için yapılan en iyi filmlerden biri olarak kabul edildi. Daha sonra Avrupa genelinde de gösterilen film, önemli gişe başarısı elde etti.
Spielberg’in ilk önemli filmi 1974 yılında çektiği “ The Sugarland Express ” idi. Bu film sayesinde, sinema kariyerinde önemli yer tutacak “ Jaws ” filmini yönetme şansı bulacaktı. Peter Benchley’in öyküsünden beyaz perdeye uyarlanan ve televizyonlarımızda defalarca gösterilmiş olan “ Jaws ”, büyük beyaz bir köpek balığının İngiltere sahillerinde estirdiği terörü konu almaktaydı. Film, 1975 yılının en başarılı filmleri arasına girerken, yönetmenin de sinema dünyasındaki yerini sağlamlaştırıyordu.
Spielberg’in bir sonraki çalışması olan bilim kurgu filmi “ Close Encounters of the Third Kind ” yönetmene, Oscarlarda “ En İyi Yönetmen ” dalında adaylık getirmekle kalmayıp, aynı zamanda onun sinema dilinin de habercisi olacaktı.
Filmdeki tarzını “ 1941 ”de de sürdüren yönetmen, yazık ki bu filmi ile izleyenleri hüsrana uğrattı. Yine de, kendini toparlaması uzun sürmedi. George Lucas ile bir araya gelen Spielberg, “ Raiders of the Lost Ark ” ile yeniden sinemaseverlerin beğenisini toplamayı başardı. Film, 1980’li yılların en popüler filmleri arasına girdi ve sonradan televizyon için devam bölümleri çekildi.

Spielberg’i yüzyılın en popüler sinemacıları arasına dahil eden film, bir oğlan çocuğunun bir uzaylıyla dostluğunu anlatan 1982 yapımı “ E.T. the Extra Terrestrial ” oldu. “ E.T. ” bütün zamanların ticari anlamda en başarılı filmlerinden biri olmakta gecikmedi.
1984 yılında “ Raiders of the Lost Dark ”ın devamı olarak çekilen “ Indiana Jones and the Temple of Doom ”un ardından yönetmen, Alice Walker’ın, büyük buhran yıllarında bir grup Afro-Amerikalı kadının yaşamlarını ve mücadelelerini konu alan sevilen romanından uyarladığı “ The Color Purple ”a imza attı.
“ The Color Purple ” sadece box-office listelerini altüst etmekle kalmadı, aynı zamanda 11 dalda Oscar’a aday gösterildi. Ne var ki, yönetmenin sinema endüstrisindeki hızlı yükselişine bir tepki olsa gerek, film hiçbir dalda ödüle layık görülmedi.
1987 yılında J. G. Ballard’ın romanından sinemaya uyarladığı “ Empire of the Sun ” adlı çalışması yönetmenin sinema kariyerindeki nadir gişe hüsranlarından biri oldu. “ A Guy Named Joe ”nun yeni bir versiyonu olan “ Always ”in kaderi de benzer olsa da, yönetmen 1989 yapımı “ Indiana Jones and the Last Crusade ” ile başarısıyı tekrar yakalayacaktı.
1991 yapımı “ Hook ” ile bir kez daha olumsuz eleştirilerin hedefi olan Spielberg, 1993’te yine hızlı bir atak yaparak “ Jurassic Park ”ı hayata geçirdi. Tüm zamanların en çok tanıtımı yapılan filmlerinden biri olan “ Jurassic Park ”, dünya çapında önemli başarı sağladı.
Aynı yıl, Yahudi soykırımı yıllarında geçen “ Schindler’s List ” gösterime girdi. Bu film de, pek çok dalda Oscar’a aday gösterildi ve bu kez sadece aday gösterilmekle kalmayıp, “ En İyi Film ” ve “ En İyi Yönetmen ” ödülleri de dahil olmak üzere tam yedi Oscar ödülünün sahibi oldu.
Hollywood’un temel taşlarından biri haline gelen Spielberg ve şirketi Amblin Entertainment, daha pek çok başarılı yapıma imza attı. Bunlar arasında “ 1985 yapımı “ Back to the Future ”, 1988’in akıllarda yer eden filmi “ Who Framed Roger Rabbit ” gibi filmler yer almaktaydı.
Yönetmen 1990’lı yılların ortalarında çoğunlukla perde arkasında kalmayı tercih etti ve “ Twister ” ( 1996 ), “ Men in Black ” ( 1997 ), “ Deep Impact ” ( 1998 ) ve “ The Mask of Zorro ” ( 1998 ) filmlerinin yapımcılıklarını üstlendi. 1997 yapımı “ The Lost World ” ile yeniden yönetmen koltuğuna oturan Spielberg, “ Jurassic Park ”ın devamı olan bu filmle yine adından çokça söz ettirdi.

Aynı yıl, hem yönetmenliğini, hem de yapımcılığını üstlendiği “ Amistad ” ile Oscar’a ve Altın Küre’ye pek çok dalda aday gösterilen Spielberg, bu dalların hiçbirinde ödül alamamaktan ötürü biraz hayal kırıklığına uğradıysa da, ertesi yıl gösterime giren filmi “ Saving Private Ryan ” uluslararası alanda beğeni toplamasının yanı sıra, 11 dalda Oscar adayı oldu.
Film, “ En İyi Yönetmen ”, “ En İyi Görüntü Yönetimi ” ( Janusz Kaminski ) ve “ En İyi Kurgu ” ( Michael Kann ) dallarında birinciliği yakalarken, “ En İyi Film ” ödülünü, “ Shakespeare in Love ” filmine kaptırdı. “ Saving Private Ryan ” aynı zamanda “ En İyi Film ” ve “ En İyi Yönetmen ” dalında Altın Küre ödülünün de sahibi oldu.

1990’ların sonlarında da pek çok filmin yapımcılığını üstlenen Spielberg, kısa bir belgesel olan “ Unfinished Journey ” ile yönetmenliğe de ara vermeyeceğini işaret ediyordu. Usta, 2001 yılında, Stanley Kubrick’in hayali olan “ A.I. Artificial Intelligence ” isimli filmi hayata geçirdi.
Gösterime girdiği haftalarda box-office listelerinin baş sıralarından inmeyen “ A.I. ”, Kubrick’in 20 yıllık bir projesiydi. Düşünce teknolojisinin geleceğini temsil eden bir karakter üzerinde yoğunlaşan film, robotlar, makinalar ve insanlar arasında geçen bir bilim-kurgu filmi.
Spielberg’in son filmleri arasında, “ Minority Report ” ( 2002), Catch Me if You Can ” ( 2002 ) ve “ Memoirs of a Geisha ” ( 2003 ) yer alıyor.
 
 
  2008 © Copyright by www.cinerror.tr.gg ® Tüm Hakları saklıdır.  
 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol